Umre, kelimenin tam anlamıyla bir îmar faaliyeti.

İşte işin can yakan tarafı budur.

Hacca umreye eskiden develerle, atlarla, katırlarla giderlermiş. Arafat´a, Müzdelife´ye, Mina´ya develerle, atlarla, katırlarla çıkarlarmış.

Hatta Efendimizin hîn-i hâcette yaptığı gibi ?sünnet değil, ihtiyaçtan- Kâbe?yi binek üzerinde tavaf ederler,Safa-Merve arasını binek üzerinde sa´y ederlermiş.

Ne dersiniz, sizce bu develer, atlar ve katırlar da ?hacı? olur mu? Veya sizi Arafat´a kadar götüren arabalara ?Hacı Mercedes, Hacı Ford, Hacı Toyota? diyebilir misiniz?

Niçin diyemezsiniz?

Çünkü onun bilinci, yani şuuru yok.

Eğer şuur yoksa bir ibadette, ibadetin temeli olan ?niyet? yok demektir.

Niçin yapıldığı bilinmeyen bir eylem her şeye girer. Harap bir kalp ile îmar olmaz.

Bu, ölü olanların başkalarını diriltme iddiası kadar abestir. Umreler îmar içindir.

Eğer harabeye dönmüş yüreklerimizi îmar edebilirsek, harabeye döndürülmüş topraklarımızı da îmar edebiliriz.

Yine, insanımızın harap olmuş kimlik ve kişiliğini îmar edebiliriz.

Malumdur, içinden aydınlanmayanlar dışını aydınlatamazlar.

Kâbe orada durdukça, Mekke orada durdukça, İslam ümmetinin yeniden diriliş umudu sürecektir.

Hastalıklarımız mı? Evet, hastayız, hem de ağır hasta. Fakat bu ?işimizin bittiği? anlamına gelmiyor.

Aksine, ağır hasta olduğumuz halde egemen güçler bu kadar korkuyor.

Ya sağlığımıza kavuşursak ne olur, hiç düşündünüz mü?

Hac ve umreler, sadece iç dünyamızı tamir amacına hizmet etmiyor, aynı zamanda hastalıklarımızı teşhise de yarıyor.

Orada gördüğümüz olumsuzlukları böyle okumak, daha doğru olmaz mı?

Hem doğru teşhis, en az tedavi kadar önemli değil mi?

O halde, orada su yüzüne çıkan hastalıklarımızı da bir sonraki yazıda konuşalım.kalin sağlıcakla


3.03.2019 09:51:06

Hafiza Çolak

Umre ve Hac

Umre ve Hac