Dönem Türkiye’nin üstüne kap kara bulutların sardığı gibi milletin inancının üstüne de onun ekmeğini yiyen nankörlerce hayısızca saldırıldığı zamandı.

    Akla gelen semavi ve tabiat dinlerinin hiç birine değilde sadece ve sadece ekmeğini yedikleri milletin dini olan Yüce Dinimiz İslam’a karşı olan 28 Şubat’ın silahlı bürokratları ve onların maşası olan diğer kolluk kuvvetleriyle brifinglerle guguklaştırılan sözüm ona hukukçular ve üniversite profesörlerinin yönetiminde olanlarının aracılığıyla tüm inanlar üzerinde terör estiriliyordu.!!!!!

DİNDARLAR İSE İNANÇLARINA SALDIRANLARA KARŞI  İMANLARIYLA DİRENİYORLARDI!!

   Ellerinde milletin parasını verdiği, yine altlarında milletin parasını vererek aldığı makamlarda ve makam araçlarında oturanlar, milletin cebinden alınan vergilerle bir elleri yağda diğeri ise balda yaşayanlar ülkenin ve kendilerinin sahibi olanlar tarafından alınan silahları ve kendilerine verdikleri makamlarını Allah(C.C.)’ın dinine  karşı savaşmak için kullanıyorlardı.

MÜSLÜMANLAR TAHRİKLERE KAPILMADAN SAĞ DUYU İLE DİRİNDİLER

    Yediği ekmeğe nankörlük yapan silahlı bürokratlar düşmana karşı kullanılmak üzere kendilerine emanet edilen silahları sahipleri,efendileri ve velinimetleri olanlara karşı kullanırken hedef dindarları tahrik etmekti.

  Bu tahriklerle kardeşi kardeşe düşürüp ülkede şu anki Baas idaresi tarafından Suriye’de yapıldığı gibi iç savaş çıkartmaktı.

  Onların hiçbir tahrikine kapılmayan dindarlar hiçbir şekilde terör ize olmadan Anayasa ve yasalarında teminat altına aldığı inançlarını imanlarıyla her yerde bu hayasız akınlara karşı azimle savunuyorlardı.

BAŞÖRTÜSÜ HÜRRİYETİ İÇİN DÜZENLENEN PASİF DİRENİŞİ DAĞITAN POLİSLER ÖRTÜYÜ SAVUNANLARA VATAN KURTARAN KAHRAMANLAR GİBİ VURUYORLARDI !!!

   O dönemde inanlar İmanlarından gelen cesaretleriyle tıpkı Sütçü İmam ve Hasan Tahsin ile Şehit Kamil gibi top,tüfek ve tanklarla onların sivil uzantılarına karşı inançlarının gereği olan başörtüsünü savunanlar içlerinde Vakit Gazetesi Yazarlarından  Abdurrahman Dilipak’la Gazeteciler ve İnsan hakları savunucularında bulunduğu pasif bir direnişle konuya kamu oyunun dikkatini çekmek için Başörtülüler zinciri oluşturmuşlardı.

     Hiçbir fiili kalkışmanın olmadığı sadece bir birilerinin ellerinden tutarak zincir oluşturmaya çalışanlara Polis öyle bir baskın yaptı ki tek suçları Anayasa ve yasalarla teminat altına alınan inançlarının gereği başlarını örtmek isteyenlerin bayan olduğuna bile bakılmadan akla izana sığmayan bir barbarlık ve kabalıkla bu pasif eylemciler eli silahlı teroristler gibi darman dağın edildiler.

AKSARAY GAZETECİLER CEMİYETİ BAŞKANI OLARAK POLİSİN YAPTIĞINI YAYINLADIĞIM BİLDİRİYLE KINADIM!!!

   Bacılarımızın, analarımızın Anayasa ve yasalarla teminat altına alınan başörtüsünü savunmak için yaptıkları pasif direnişe böylesine hayasızca saldırıldığında Aksaray’ımızın vilayet olması kıvılcımını Gazeteci-Yazar merhum kardeşim Çapan Tekeli ile birlikte çakıp sonuca ulaşıncaya kadarda devam ettirdiğimiz Aksaray Gazeteciler Cemiyetinin ikinci dönem asil olarak başkanıydım.

     Bir insan ve bir Müslüman olarak kendi ülkemizde bizim polisimizin kendi bacılarımıza yaptıkları kanıma dokundu.

     Yönetim kurulu olarak kamuoyuna açık olarak yayınladığımız bildiriyle yapılanları kınadık.

   BİLDİRİMİZİ YAYINLAMAYA HİÇ BİR YAYIN ORGANI CESARET EDEMEDİ!!!

     O zamanki Dernekler Kanununa göre yayınladığımız bildiriyi Mülki amire sunmam, onun kabul etmesinin ardından yayın organlarına göndermemiz gerekiyormuş.

  Şayet mülki amir ret ederse bu defada bu bildiriyi mahkemeye sunarak oradan izin alması gerekiyormuş.

   28 Şubatın hakim olduğu dönemde Mülki amir’in bu bildiriye izin vermeyeceği, yargınında aynı yönde karar alacağı kesindi.

   Bu tavrı bilmeme rağmen aslında prosedürüde bilmediğimden hiyerarşi içinde takip etmeden bildiriyi basın yayın organlarına göndermiştim.

     Polisin yaptığını kınadığımız bildiriyi Aksaray’daki hiçbir basın-yayın organı yayınlamaya cesaret edemedi.

BİLDİRİYİ YAYINLAMAYA CESARET EDEMEYENLERİN  İHBARIYLA GÖZALTINA ALINDIM

    Bildiriyi gönderdiğim basın yayın organlarında yayınlanmamasına,yani suçun sübut bulmamasına rağmen dönemin idaresine olan yardakçılıkla kim olduğunu tespit edemediğim veya edemediklerim tarafından yapılan ihbarın ardından işlenmeyen suç için Cuma Namazı sonrası Ulu camii önünde bizzat Güvenlik Şube Müdürü Bayram bey tarafından gözaltına alındım.

    Mevcutlu olarak götürüldüğüm Emniyet Müdürlüğünde akıl izan almayan sorularla sıkıştırılmamdan sonra tamamlanan evrakımla adliyeye sevk edilirken şube müdürü tarafından polislere verilen talimatla durumumun aileme bildirilmesi istendi.

“MÜDÜRÜM TUTUKLANACAKMIKİ AİLESİNE HABER VERİYORUZ?”

     Yaptığım Dernekler kanuna muhalefet olduğundan tutuklanma ihtimalim hiç olmadığından bunu bilen ve nedenle söylenene şaşıran Polis memuruda  “Müdürüm tutuklanacakmıki ailesine haber verelim?” diye sorduğu soruyu Müdür verdiği cevapta ”Tutuklanmayacakta gezecek mi?” cevabıyla bana ve benim şahsımda dinimize ve dinimizin mensuplarına kin kustu.!!!

     Hukuk verilen brifinglerle genel olarak guguklaşsa da kurumun içindeki sağduyulu gerçek hukukçulara düşmem nedeniyle tutuklanmamı bekleyenlerin gayreti boşa çıktı.

      Yani hevesleri kursaklarında kaldı.

    Çıkartıldığım Mahkemece dışarıdan yargılanmak üzere serbest bırakıldım.

     Uzun zaman devam eden mahkemenin neticesinde ise dernekler kanuna muhalefetten bildiride imzası bulunan yönetim kurulu üyelerimizle birlikte ikişer ay hapis cezasına çarptırıldık.

     Cezamız önce paraya çevirildi, ardından ise tecil edildi.

     Fakat davamız devam ederken üstümüzde sürekli olarak psikolojik bir baskı kuruldu.

    Nasip olursa Çarşamba günüde bu baskılardan birisini sizinle paylaşarak bu dönemin en pasif direnişçisi olmama rağmen yapılan baskı ve baskıcıların muhbirleri konusunda tarihe not düşeceğim.

    Sadece anayasa ve yasaların kendilerine verdiği yaratılıştan gelen haklarını kullandıkları için saldırıya uğrayanlara yapılanı kınadığımız için bize yaşatılanın ve buna sebep olan muhbirlerin hak ettiği cezayı bulabilmesi için Çarşamba günkü yazımın takip edilmesi o dönemin demokrasimizin geleceği için soruşturulması dileğiyle.

     Rabbim Yar ve Yardımcımız Olsun.

     

 

 

 


3.03.2014 00:00:00

Ali Genç

Tutuklanmayacakta gezecek mi`

Tutuklanmayacakta gezecek mi?