Bina yapan müteahhitler iyi bilirler. Bina inşasına başlamadan önce mutlaka yapılacak çok önemli şeyler vardır.

Bunları tek tek yaparak binayı kurmaya başlarlar. Çok önemlisi ve başta geleni zeminin sağlamlığı konusunda rapora ihtiyaç vardır.

- ir ve sağlam olduğu kanıtlanınca o bina yapılmaya başlanır.

Tabii afetlere karşı dimdik ayakta kalabilmeleri için binaların sağlam zeminlere kurulması şarttır. Gevşek ve kaygan zeminlere çok katlı bina yapmak şöyle dursun basit bir gecekondu yapmak bile akıl kârı değildir. Yapıda en önemli kısım temel olduğu için masrafın çoğu da altyapıya yani temele yapılır.

Güçlü bir toplum inşa etmek için de inanç, fikir, ahlak ve kültür zemininin çok sağlam olması gerekmektedir.  Aksi takdirde tarihte olan hadiseler gibi en ufak sarsıntı karşısında yıkılıp yok olurlar.

Zemin gibi malzemenin de sağlam olması şarttır. Çürük malzemeyle dayanıklı binalar yapılmadığı gibi, gerçeklere dayanmayan bir takım düşüncelerle, hayal ve heveslerle de güçlü fert ve toplumlar inşa edilemez.

Uzun ömürlü imparatorluklar ve medeniyetler güçlü gelenek, inanç ve fikir zemininde yükselmişlerdir. Kimliğini sağlam zemine kurup, sağlam malzemeyle inşa edenlerin iç ve dış tehlikelere karşı endişe etmelerine gerek yoktur.

Bütün mesele fert ve toplumların önce kendilerini gözden geçirmeleri, eksik ve kusurlarını gidermeleridir. Kendilerini mikroplara karşı dirençli hâle getirmeyenlerin mikroplara lanet okuması abestir. Bu âlemde her şeyin düşmanı vardır. Mühim olan düşmana karşı tedbirli olmaktır. Problem, düşmanın güçlü olmasından ziyade dostun zayıf olmasıdır. Bir bakıma dostun zaafı düşmanın gücünü ortaya çıkarır.

Sistemler de binalar gibidir. Sağlam bir fikir ve inanç alt yapısına sahip değilse kısa zamanda çökerler. Yalan la bir müddet ayakta tutulsalar bile neticede bir gün pes edip onu omuzlayanların  üzerine yıkılacaktır. Hayal kurmak kolaydır. Gerçeklere dayalı hayatı kurmak zordur. Tatlı rüya sadece uykudayken işe yarar, uyanınca hasrete dönüşür. Bütün mesele gerçekçi olmak, ayağı yere sağlam basmaktır. Daha doğrusu sağlam ayakla sağlam yere basmak.

Bütün bu olumsuzluk ve kötü tablolara rağmen kendimize gelip kendi binamızı kaliteli malzemeyle kendi arsamıza yapmaktan başka çare yoktur. Başkasının evinde sığıntı olarak yaşamak “en hayırlı ümmete” yakışmaz. Muhteşem İslam sarayında efendi olarak yaşamak varken başkalarının himayesinde köle gibi yaşamak onursuzluktur. Bizler kendi binamızı kendi ellerimizle yapma imkânına sahibiz. Bu bir irade meselesidir.

Unumuz var, yağımız var, şekerimiz var. Ustalığı unuttuysak onu da kısa zamanda öğrenebiliriz. Şanlı ecdadımız tarih boyu başkalarına ustalık yaptı, Avrupalılar bizim çıraklarımızdı. Ne yapalım ki usta ile çırak yer değiştirdi. Unu, yağı, şekeri vermektense eski çıraklardan ustalık öğrenmek daha iyidir.

Batıya ustalık öğrenmeye gidenlerimiz hayli çok. Üzücü olan orada ustalık öğrenenlerin geri dönmemeleri, kendi insanlarını unutmalarıdır. Bu da gösteriyor ki insanın inşası binanın  inşasından önce gelmektedir. Sağlam binalar sağlam insanlarla yapılıyor. Ahlakî yapısı çürük olan insan, malzemeden çalıyor, kendisi gibi çürük bina yapıyor. Kişilerin inanç ve ahlak yönünden çökmeleri binaların çökmesinden daha korkunçtur.

 

aksarayhaberci@hotmail.com


15.11.2014 00:00:00

Mustafa Avcı

Temel çok önemli

Temel çok önemli