Başlıktaki mısrayı FUZULİ söylemiş. Fuzuli Türk divan şairidir.1480-1556 yıllarında yaşamıştır.

Büyük şairin zamanında,  gerçekleri söylemek ne kadar zor ise BEŞYÜZ SENE sonra yani, 2018 yılında da zor. Hakkı, hakikati, haksızlığı, zulmü, adaletsizliği, yazacaksınız ama bu yazılar kimseye dokunmayacak öyle mi? Hatta bizzat yapanlara hiç dokunmayacak. Peki, bu yazı nasıl olacak Dünyanın hiçbir yerinde Suçlulara dokunmayan yazı, var mı? Varsa bir önem taşır mı, ciddiye alınır mı? Ciddiye alınmaz ve o yazı beş para etmez.

          Haksızlığı, hırsızlığı, yolsuzluğu, daha birçok şeyi yazabilirsiniz ama ben içinde de olsam beni katmayın. Benim yerime başka bir masum bulun onu yazın. Sen içinde değil tam ortasındasın seni nasıl katmayacağız? Bir masumu yazarak ona nasıl iftira edeceğiz? 

            Diyelim ki, Çevre ve Bayındırlık İl Müdürlüğünün kontrolünde yapılan bir OKUL ÇÜRÜK,  bu durumun da ipliği pazara çıkmış yani olay ortaya dökülmüş,  ÇÜRÜKLÜĞÜNÜ HERKES DUYMUŞ ve İNANMIŞ;

             Bu vahim olayın sorumlusu kim olacak, bedeli KİM ödeyecek?

             Başka bir örnek diyelim ki, aynı müdürlüğün kendi binasının proje ve yapımında birçok rezillikler var. Yeni binanın her tarafı berbat ve dökülüyor bu durumda ne yapılıyor? Birincisi olay kapatılıyor, ikincisi en son yetkili adam kimse onun üstüne yıkılmaya çalışılıyor. En sonunda da dosya ortadan kaldırılıyor.

             Ortada kurumun il müdürü, ilin valisi,  inşaatı yapan mütait, projeyi yapan mühendis, ihaleyi yapan heyet var mı? Evvel Allah bunların hiç birisi ortada yok, çünkü olaydan mesul değiller.  Haklarını yemeyelim amirliğe gelince varlar.  Sadece sorumluluğa gelince yoklar. Bu olayın asıl sorumlularını yazmayalım mı? Asıl sorumluları makam ve güç sahipleri diye bunları geçip bir garip mi bulalım? Bizce aslını da esasını da bilelim, bulalım, yazmızıda yazalım, önce, iktidar mensupları duysun ve daha önemlisi HALKIMIZ DUYSUN ve BİLSİN ki gereği neyse veya günü gelince ne yapacaksa yapsın.

             Biz, yanlış yapanları yazmaya devam edeceğiz, Halkın eli, kolu, gözü, kulağı olmaya devam edeceğiz. Göreceğiz, ELMİ YAMAN, BEYMİ YAMAN.

              İçinizde HALK ne yapabilir diyenler çıkabilir, Halk öyle yapar ki feleğiniz şaşar. Mesele burada biter mi bitmez birde YARATAN var onun hesabı şaşar mı (haşa) şaşmaz, YARATAN sorar.

            NE OLDUM DELİSİ OLANLAR

           Ülkemizde, tesadüf veya kayırma ile birçok insan yetkili ve etkili yerlere geliyor, getiriliyor. Belli bir süre adam gibi oluyor, iyi işler yapıyor GÖRÜNÜYOR ne güzel diyecekken lafınız ağzınızda kalıyor. Çünkü adamın niyeti kötü, üstelik atanma ve seçilmeden önce saygılı adam gitmiş, yerine CEBERRUT biri gelmiş.

           Adam neredeyse delirmiş,  Hasan dağını, Ekecik dağını ben koydum demeye başlıyor. Bütün seçilmiş ve atanmışların şunu bilmesini isteriz; gelin hep beraber AKILLI ve hesap verir olalım.

            Devlet ve Millete hizmet için en küçüğünde en büyüğüne kadar seçilmiş ve atanmış olanlar;    

       ?´ Zirveye tırmanırken, yanından geçtiğin insanların suratına iyi bak, dönüşte onlarla karışılacaksın. Zirve makam olabilir, zenginlik olabilir. Herhangi bir yerde baş olanlar bir gün aşağı ineceklerini yani düşeceklerini düşünerek neden daha mütevazı olmazlar? Neden doğrudan ayrılırlar?

           LİYAKAT VE EFLİYET sahibi olarak bir yerlere gelenlere hiçbir sözümüz yok. Çığırdan çıkmazlarsa, yanlışa sapmazlarsa, bunları üzecek hiçbir kimse tek satır yazmaz. Kendini bilenlerde zaten çığırdan çıkmaz, yanlış yapmaz.

           DÖNEKLİK İNSANA İYİ GELİR Mİ?

         MEVLEVİ; ?´ Bizim zikrimiz çok güzel, ALLAH deriz döneriz, döneriz ALLAH deriz´´ demiş.

         NAKŞİ; ise ?´ Çok güzelde biz böyle yapmayız, biz bir defa ALLAH deriz bir daha dönmeyiz´´ Biz insanlar neden acaba Mevlevi ve Nakşi gibi davranmıyoruz? Birçok insanımızın bir sözü bir sözünü tutmuyor, ne Allah deriz döneriz, döneriz Allah derize uyuyor, nede Allah der döneriz bir daha dönmeyize uyuyor.

          Hâlbuki döneklerin başından kötülüklerin eksik olmayacağı ayetle .´´ Bu sizin kendi eserinizdir. Allah kullarına asla haksızlık etmez?´´ diye bildiriliyor.

           VATAN, VATAN DENİLİYOR VATAN NE DEMEKMİŞ, BAKALIM:

          Şehit Kaptan-ı Derya Nasuh zade ALİ PAŞA, 1822 yılında Yunanlılar tarafından gemisi yakılıyor, yanan gemiyi kurtarmak için uğraşırken yanarak şehit oluyor. Soyadı Kanunu çıkınca, ateşte yanmış anlamına gelen MAHRUKİ soyadı veriliyor. İşte bu NASUH MAHRUKİ ALİ PAŞA Vatan için şunu diyor.

?´ Maldan mülkten, paradan puldan, candan canandan geçilir, vatandan geçilmez, VATAN lafla sevilmez; eylemle sevilir.´´

          ?´ VATAN sevgisi sorumluluk almaktır, DÜRÜST, olmaktır. Dürüst namuslu yurttaşlar olarak, korkmadan, kaçmadan elini taşın altına koymaktır.´´ Nasuh Mahru ki´ nin bu söylediklerine yürekten katılan ve nefsinde uygulayanımız yüzde ne kadardır

               BİZİM OKUYANLARIMIZA ENTELEKTÜEL DENEBİLİR Mİ?

              Önce bir tarifi yazalım, bu kalıba uyup uymadığımıza bakalım.

            ?´ENTELEKTÜEL NE DEMEK; Dünyayı, düşünce yoluyla kavrayan, insanlığın sorunlarını dert edinen, kitleleri, gelenekleri ve inançları küçümsemeyen, ciddi ve birikim sahibi insanlardır.´´ Diyor Ömer Lütfi Livaneli. Livaneli´nin´ tarifine uyan Entelektüel sayısı yüzde kaç çıkar?

              Devam ediyor, ´kızarak, öfkelenerek hayatı kavramış bir tek düşünür yoktur.´´ Oysa bir aydını ?´şucu ya da bucu´´ değil akıllı olmak erdemli kılar. Halkına kızmayan, onların sorunlarını dert edinen, geleneklerine ve inançlarını küçümsemeyen; entelektüel sizce var mı?   Buralarda biz pek rastlamadık. Çünkü insanların YÜZDE DOKSAN DOKUZ, DOKSAN DOKUZU kendini taraf ilan etmiş karşı tarafı kendinden görüp saygı duymuyor. Halka saygı duymuyor, bu durumda entelektüel yüzde bir olabilir mi? 

                GELELİM DİLDEN DÜŞMEYEN DAVA LAFINA;                                                                                                                               

               GALİP ERDEM (1939-1997); ?´´ Bizler davayı, Ağrı Dağının zirvesine çıkaracaktık, yola koyulduk, bin zahmet ve emekle, acılar çekerek dağa tırmandık. Zirveye vardığımızda sevincimiz sonsuzdu. Ama küçük (i) bir noksanımız olduğunu fark ettik, DAVAYI DAĞIN ETEKLERİNDE UNUTMUŞTUK. Meğer biz davayı değil kendimizi,  ZİRVEYE ÇIKARMIŞIZ?´´Yüce insan merhum GALİP ERDEM kalk gör dava ne durumda. Kardeşler birbirini yiyiyor dava mirasını paylaşmak için. Kenarda içi kan ağlayarak izleyenlere sabır ve metanet diliyorum. Elbet bir gün bu ayrılıkların nedeni anlaşılacaktır. O zaman DİRİLİŞ başlayacaktır.

                    Dava adamlığı ile Takva ehli birbirine çok benzer. Biri olunduğunda belki öbürü de olunur. Siyasette en çok lafı edilen de ne yazık ki içi boş olan Dava Adamlığı sözleri. Özellikle siyasette inanmadığınız sözleri sarf ettiğiniz de vatandaş hemen bilir ve inanmaz. Ancak kendinizi kandırır, itibarınızı sıfırlarsınız.

                    Gelin övünmek ve hoşa gitmek için gerçeklerden sapmayalım, Saygı değer kalmanın yollarını kapatmayalım, kendimize de acıyalım, çocuklarımıza kötü miras bırakmayalım. HAYYIR OLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.

                


İsmihan ALTIN
1.10.2018 16:39:38
Çocukluğumdan beri dinlemekten usanmadığım; her kelimesinde bilgi, tecrübe, güzel inanışların olduğu bir yazı... Yolun her daim Hayyır ola; Muvaffak ola; Muzaffer ola...

26.06.2018 11:47:35

Rasim Gül

Söylesem Tesiri Yok, Sussam Gönül Razı Değil

Söylesem Tesiri Yok, Sussam Gönül Razı Değil