Ülkemizde,  1923 den bu yana 95 senede,  yazar grupları oluşturulmuştur. Yazarlarımız köşe yazılarında, makalelerinde veya haber niteliğinde yazdıkları yazıların da maalesef grup mensubu olmuşlardır.

  Bir ÖVGÜ grubu, iki SÖVGÜ grubu, üç gerçekten TARAFSIZ grup, dört EDEBİ ve İLMİ grup.

Birinci sırada okunan ve takip edilen ÖVGÜ grubu; ikinci sırada okunan ve takip edilen SÖVGÜ grubu,  az okunan ve takip edilen TARAFSIZ grup, son sırada az da olsa okunan EDEBİ ve İLMİ gruptur.

Derseniz ki 1923 den evvel durum nedir diye tabi ki yüzde seksen doksan padişahımız efendimiz diyen grup kahir ekseriyetle birinci sırayı alırken diğer üç grup ta kalan yüzdeyi paylaşıyordu.

En azından 150 yıldır yazarçizer takımımız hiç değişmemiş,  ÖVGÜ ve SÖVGÜ grubu daima büyük oranda, önde gitmiş. Bu da beyinsel olarak az gelişmiş, olduğumuzu veya kesinkes taraf olduğumuzu ortaya koyuyor.

Bizim, inancımıza göre orta ve uzun vade de, ne ÖVGÜ yazanlar nede yazdıranlar kazanır. Her İkiside kaybeder. Çünkü kolay kolay tarih yanılmaz. Yazanlar yazarçizer olarak kabul edilmez, tarihe geçmez; yazdıranlar da iğne batırılmış balon gibi söner gider.

Peki, insanlar, kendini övdürmeyi niçin tercih ederler? Ya boş oldukları için ya da sevk ve idare ettiği kimseleri kandırmak için olsa gerek. Birde cüce insanlar, böylesini tercih ediyor. Cüceyi de filozof şöyle tarif ediyor; İRİ ve HAŞMETLİ görünenin yakından görünüşü olarak.

Aksaray´ımızda gelin hep beraber mümkün olduğu kadar objektif olmaya çalışalım. Bir gün ÖVDÜĞÜMÜZE herhangi bir gün SÖVMEK durumunda olmayalım. İslami açıdan; normalin dışına çıkmak fahiş sayılarak uygun görülmüyor. Zaten FAHİŞEDE buradan çıkıyor.

Bize kızanlar olacaktır, biz geri kalmış ülke değiliz, Dünyanın 16 veya 17 inci ekonomisiyiz diye. Doğrudur ekonomide yani zenginlikte öyle olabilir, zenginlik ölçü olsaydı Sudi Arabistan, Katar ve Kuveyt ön sırlarda olurdu. Ne yazik ki değiller.

Bizim kastettiğimiz, MEDENİYET seviyesidir. Medeniyeti bir yazarımız şöyle tarif ediyor; ÖLÇME,  BİÇME ve TARTMA KAABİLİYETİNİN GELİŞMESİ. Bu kabiliyetlerin gelişmesi de ne yazik ki okumayı,  ama doğruları okumayı dolaysıyla bilgili olmayı gerektiriyor.

İlimizde, herhangi bir olayı veya herhangi bir kişiyi yazmak istiyorsak, az bi gayret ve samimi sorgulamayla, olayın aslını, kişinin de gerçek değerini hemen öğrenebiliriz.

Şimdi gelelim ÖVGÜ yü yazanlara, neden durup dururunken methiyeler düzüyorsun denildiğin de cevap olarak, adam hak ediyor bende yazıyorum deniliyor. Peki, aynı kişi için yanlış yaptığında veya çaldığında, yanlış yaptı ve çaldı diyebiliyor musun?  Hayır diyemiyorsun.

Çok zorlanınca ben aynı partidenim diyorsun. Yazar partili olabilir ama yazıları asla partili olmaz. Yazmaya devam da edebilirsin ancak yazılar inandırıcı olmaz, olamaz.

İkinci sırada, okunan ve takip edilen SÖVGÜ geliyor. Aceba durup dururken herhangi bir yazar, yazılarında insanlığın kabul etmediği hakareti yani SÖVGÜYÜ neden tercih eder?

SÖVGÜDE, büyük oranda, az gelişmiş veya geri kalmış ülkelerde görülüyor. Genelde iki kaynaktan geliyor; birincisi bir yazarın mevcutta ve geçmişte, herhangi birinden veya yakınından kötülük görmüşse eline kalem gibi bir silah geçtiğinde, hiç acımadan bu silahı kullanıyor.

İkincisi, belli bir menfaat karşılığı yine elindeki kalemi silah olarak kullanarak hedefi vurmaya çalışıyor. Elbette her iki durumda da, gerek düşmanlığını gerekse aldığı menfaat karşılığında kalemini silah olarak kullandığını söylemiyor ve söylemiyor.

Her iki durum olan ÖVGÜ ve SÖVGÜ üzerine yazı yazanlar veya yazdıranlar bu memlekette gerekli dersi ve ya tepkiyi almadıkça sular asla durulmaz; it izi kurt izi asla ayırt edilmez.

Gerekli tepkiden kastımız, halkımızın bu iki konuda ki yazılara itibar etmemesi veya savcı ve hâkimlerin, mağdur olan insanların haklarını koruması. Görünen köy kılavuz istemez derler ya, işte bizim memleketimizde iki olayda da yazılan yazanın yanına kalıyor.

Haklı ve haksızı ayıran halk şuuru henüz gelişmemiş olduğundan, hakarete uğrayan hakkını korumak için mahkemeye bile gitse, önce ispat etmek, ispat ettikten sonra hakkını alabilmek için onlarca sene geçiyor. Geçen süre içerisinde de ya yazan ya da hak sahibi rahmetlik olduğundan orta da bişey kalmıyor.

Yani yapılan, yapanın yanına kar kalıyor. Dolaysıyla zulüm devem edip gidiyor. Bakalım kaç asır gidecek?

Tarafsız, ilmi ve edebi yazıları okuyanların sayısı şu anki duruma göre az değil ancak yeterli değil. Bu okuyucu sayısının artması şart. Ayrıca, okuyan okuduğu ile amel de etmelidir. Yani okuduğu doğru ise o doğruyu savunmalı ki bir önemi olsun.

Şu an toplumumuzda, ÖVGÜ, SÖVGÜ, İLMİ-EDEBİ yazılar arasında bir imtihan, bir yarış oluyor. Ne zaman övgü ve sövgü yazıları yarışı kaybederse o zaman toplum medenileşmiş olur.

                                      HAYIR, OLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.

 


22.10.2018 11:46:15

Rasim Gül

Övgü ve Sövgü Meddahlığı

Övgü ve Sövgü Meddahlığı