Bugün Gazetesi Ankara temsilcisi Adem Yavuz Aslan Aksaray Kültür merkezinde Medyanın Gücü ile ilgili bir konferans verdi. Konferansı AĞİAD Aksaray Genç İşadamları Derneği düzenledi. Toplantıya Aksaray Valisi Sayın Selami Altınok da katıldı. Konferans da ben daha farklı konuların anlatılacağını bekliyordum, ancak anlatılan konuların fazlası zaten bilinen bir konu. Hatta size bir tüyo vereyim PKK 15 Nisandan sonra çekiliyor demesi de enteresandı. Zaten bunu PKK’nın üst düzey yöneticileri de Nisanda çekileceklerini bir aydır söylüyorlar.

      Ben Sayın Yavuz Aslan’ı eleştirmek için söylemiyorum, sadece daha önemli konuları duyacağımı bekliyordum. Tüyo diye kimsenin bir şey bilmediğini sanarak PKK çekilmesi tarihini herkesin bildiği bir olaydı. Yani Ankara’nın göbeğindeki bir temsilciden duymadığımız tüyoları duymak isterdim.

      28 Şubat öncesi Ergenekoncular denen derin devleti yönetenler ülkede ihtilal ve muhtıra yapmak için önce medyayı kullanırlar. Medyada muhafazakâr olanları susturup kapatma tehdidi ile seslerini keserler. Daha sonra muhafazakâr medya suya sabuna dokunmadan yayın yaparlar. Eğer derin devletin aleyhinde yazı yazarlarsa kapatılarak cezalandırılmışlardır. Gazete bu sefer adını değiştirerek bir başka adla yayın hayatına başlar ama okuyucu onu satın alıp okumaktan korkar.

      Dolayısı ile muhafazakar medya çok tiraj yapamaz ve belli bir kesimin desteği ile yayın hayatına devam eder. Okuyucunun alıp okumadığı ve yüksek tirajı olmayan gazeteler etkili olamazlar. Hatta ben yakinen biliyorum Yeni Aksaray Gazetesinin Aksaray da ki tirajı kadar ülke geneline satan gazete tirajlarını biliyorum. Bizim gazetenin tirajından düşük tirajla yayın hayatına devam ederlerdi.

      28 Şubatta derin devlet gazetelere baskı kurarak biz ne diyorsak onu yazacaksınız diye baskıyı kurdular. Daha sonrada gazetelerin fiyatlarını düşürdüler. 20 sayfalık gazeteleri 1 liraya mal edip 25 kuruşa sattılar. Tabi bu Zaraları fazlası ile derin devlet devletin kasasından karşılıyordu.

      Neler yazmadılar ki, gazetelerinde Ak Parti hükümeti öncesi irtica yaygarası yaparak Şeriat geliyor korkusu yaparak ihtilali denediler. Bunu bir nevi sivil darbe gibi yaparak Müslümanları sindirdiler. Tıpkı bir pavyon kızının kafasına başörtüsü takıp Müslüm Gündüzün Ali Kalkancını koynuna soktukları gibi. Tabi gazeteler çarşaf çarşaf bu haberlerle çalkalandı. Hemen 28 Şubat Muhtırası geldi ve iktidar devrildi, yeni yönetim geldi derin devlet perde arkasından ülkeyi idare etti.

       Daha sonra Ak Parti iktidarının ilk beşinci yılı içinde yeni bir taktik denendi. Hatırlarsanız ülkenin her yanına kilise yapılıyor, gençler Hıristiyanlaştırılıyor. Ülkenin arazisi gayrimüslimlere satılıyor gibi müthiş bir yaygara ile Ak Partiye karşı bir kampanya yapılarak iktidardan indirme senaryoları hazırlandı. Hatta El Kaide üyeleri ve Hizbullah gibi uydurma örgüt elemanları türetilerek, ülkedeki mütedeyyin insanlar toplatıldı ve Müslümanları Ak Partiye karşı kışkırtmaya çalışıldı.

      Ak Parti ikinci iktidar döneminde bunun farkına vararak önce medyayı ele alarak onu halletti. Bir milyon hatta bir milyonun üzeride satış yapan gazeteler birden aşağıya düşerek tiraj kaybetti. Korkuyu atan okuyucu gazete almayarak gazetelere ders verdi, bu sefer muhafazakâr gazetelerin tirajları yükseldi. Dün dindarlara saldıran gazeteler birden dindarlaşarak U dönüşü yaptılar.

      O günün derinleri şimdi hukuk önünde hesap veriyorlar. Mütedeyyin insanlara saldırıp darbe çığırtkanlığı yapan gazetelerde ayakta kalma mücadelesi veriyor. Oynak zeminde sürekli kayan gazeteler elbette itibarlarını kaybediyorlar. Tıpkı dünün hükümete kafa tutan medyaların bugün yalamalık yaptığı gibi. Ama artık okuyucuda bilinçlendi bu gazetelere para vererek ayakta kalmalarına destek olmuyorlar. 200 bine kadar tirajı düşenler oldu.

      İşte bu gazetelere yön verip ülkeyi kaosa sokarak ihtilal hesabı yapanlar bugün hukuk önünde hesap veriyorsa. O gün bunlara çanak tutup kullanılarak ülkeyi soyan medya mensupları neden hesap vermediler. Ben bu konunun açıklanmasını bekliyordum. Soru cevap bölümünde mikrofon istedim alamadım, böyle konferanslarda soru cevap karşılıklı olur izleyicide hem soruyu hem de cevabı anlar. Yazılı soru için ise herkese kâğıt kalem dağıtılmalı, bu yoksa karşılıklı diyalog önemli. Bunu yapmaya çalıştım ama sözlü soru sordurulmadı, ciddi sorularım vardı soramadım haberiniz olsun.

       Bazı konularda bilgi sahibi olmadık diyemem. Belki ben medyacı olarak beklediğimi bulamamış olabilirim. Hiç alakası yokken MHP İzmir mitinginin çevreden gelenlerle çok kalabalık olacağını konuşma arasına sıkıştırarak duyurmasına da anlam veremedim. Ancak herkes bizim gibi düşünmeyebilir, bazı izleyicilerin istifade ettiği kanaatindeyim. Her şeye rağmen medyanın ülke üzerindeki etkisinin bilinmesi konusunda güzel bir başlangıç. AGİAD’lı kardeşlerime teşekkür ediyor devamını bekliyorum. Demek ki medyanın gücü küçümsenemez bir durumdadır.


30.03.2013 00:00:00

Erdogan Kaya

Medyanın gücü ne kadar

Medyanın gücü ne kadar