İnsan, diğer insanlarla beraber toplu halde, yaşamak zorunda olan bir canlıdır. Toplumdaki mevkii ne olursa olsun insanların birbirleriyle olan münasebetleri kardeşçe olmalıdır. Karşısındaki insana şefkat ve merhametle, tevazu ve alçakgönüllü olarak davranmalıdır. Kibir ve gururdan sakınmalıdır.

Kibir, Allah´ın yarattığı kullarına yakışmaz. Biz kuluz, kulluk yaraşır. Bazı insanlar bir makam veya mevki sahibi olunca kimseye selam bile vermeye tenezzül etmez. Sanki küçük dağları kendisi yaratmış gibi büyüklenerek, kibirlenerek yürür. Bu, çok çirkin bir davranıştır. Nihayet hepimiz insanız. Ve insanlar arasında üstünlük sadece takva iledir. İnsanın en büyük arzusu mutlu olmak, barış ve güven içinde yaşamaktır. Bu isteğin gerçekleşmesi, insanın Allah´a ve yaratılanlara karşı görevlerini sorumluluk bilinci içinde yapmasına bağlıdır. Yani herkesin üzerine düşen görevi en güzel şekilde, samimi olarak ve severek yerine getirmesi; kişi ve toplumların huzur ve güven içinde yaşamasını sağlar. İnsan dünyada elde ettiği makamın, kullandığı yetkinin, sahip olduğu malın mülkün emanet olduğunu unutmamalıdır. Kur´an-ı Kerim´de Cenab-ı Allah "Yaptıklarınızdan mutlaka sorumlu tutulacaksınız.´´  ´´Sizi boş yere yarattığımızı ve gerçekten huzurumuza geri getirmeyeceğimizi mi sandınız?" "İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır." buyurmaktadır.

Habib Baba, 4. Murad devrinde yaşamış, kimsenin bilmediği Allah dostlarındandır. Yaşlıdır, fakirdir. Kervanla bir yolculuk dönüşü, ruhu gibi bedenini de keseleyip temizlemek ister; hamama gider.
Hamamcı: ?Olmaz! Bugün, Sultan Murad´ın vezirleri hamamı kapattılar, dışarıdan kimseyi alamam!? ?Ne olursun, camiye bu hâlimle giremem, seferden geldim, temiz olarak ibadet edeyim!? diye yalvarır. İnsaflı olan hamamcı, ?Peki, şu son odada hızlıca yıkan ve hemen çık, para da istemem, sakın vezirlerin senden haberleri olmasın! ?Habib Baba´nın ardından heybetli, yakışıklı, genç, fakat fakir görünümlü bir müşteri daha gelir.

 4. Murad, vezirlerinin topluca hamam âlemi yapacaklarının haberini almıştır. ?Bakalım vezirlerim nasıl eğlenir, neler yaparlar?? diye teftişe tebdil-i kıyafetle gelmiş. 4. Murad´a hamamcı: ?Olmaz, Sultanın vezirleri hamamı tuttular, veremem??Israrlarına dayanamaz: ?Al peştamalı, şu son odada yaşlı bir adam var, git onun yanında sen de yıkan, aman ha, vezirler sizden haberdar olmasın!?4. Murad içeri süzülür. Sohbete başlarlar. Habib Baba: ?Evlâdım, sırtın fazlaca kirlenmiş gibime geliyor, müsaade edersen keseleyivereyim!?
Şaşıran Sultan Murad, bu tekliften de hoşlanır. Zira, ömründe birisi onu padişah bilmeden ve bir beklentiye girmeden yardım teklifinde bulunmuştur. Teklifi kabul eder. Sonunda kuru bir teşekkürle karşılık vermek istemez. ?Baba, gel ben de senin sırtını keseleyeyim de ödeşmiş olalım!? der, keselemeye başlar. Bu sıralarda def, dümbelek, eğlence gırla gidiyor; hamam çın çın çınlıyor! Sultan Murad keselemeye devam eder; bir taraftan da halkın düşüncesini öğrenmek için söylenir: ?Baba, görüyor musun şu dünyanın halini? Şimdi Sultan Murad´a vezir olmak varmış! Adamlar def, dümbelek hamamı inletiyorlar. Biz burada kaçaklar gibi...? der demez, Habib Baba: ?Be evlâdım, Sultan Murad dediğin kimdir! Sen, asıl Âlemlerin Sultan´ına kendini sevdirmeye bak ki, O´nun sevgisini kazanınca sırtını Sultan Murad´a bile keselettirir!??

Allah dilerse olur. Ne oldum değil ne olacağım demeli. Bir toplumun fertleri, birbirlerine sevgi, saygı ve kardeşlik duyguları ile sımsıkı bağlanmaları gerekir. Fertlerin birbirlerine karşı kibirli olduğu, herkesin kendini beğenip, başkalarını hakir gördüğü, sevgi bağlarının koptuğu bir cemiyette huzur kalmamış demektir. Eğer mutlu ve huzurlu bir toplumda yaşamak istiyorsak kalplerimizdeki kin, haset, düşmanlık, kıskançlık, kibirlilik gibi kötü huyları çıkarıp atmak zorundayız?


5.01.2016 14:21:11

İshak Pekgöz

İsterse Olur

İsterse Olur