Alman filozof Friedrich Nietzsche’nin Ecce Homo eserinde kendi değişim süreçlerini ve insanın kendi öz benliğine nasıl ulaşabileceğini gösterir. Bu eseri ortaya koyan Friedrich nietzsche insan nasıl kendisi olur? Sorusunu kendine sorup, kendi sorusuna cevap vermiştir. “İnsanca, Çok İnsanca”, bana dışarıdan bulaştırılmış her türlü “yüksek yutturmaca” ya, “idealizm” e, “güzel duygular” a, efemine olan başka ne varsa kendi kendime koyduğum sıkı düzenin bir anıtıdır. Yazar, eserini bu sözleriyle ele alıyor. Bu düşüncenin nasıl geliştiğini ise bu yazısıyla anlatıyor. “O zamanlar içgüdüm, boyun eğmenin, başkalarını dinlemenin, kendimi onlarla bir tutmanın daha da uzun sürmesine karşı amansızca bir mücadeleye girişti. Başlangıçta toyluğumdan içine düştüğüm, sonra da o ‘görev duygusu’ denilen şey yüzünden içinden çıkamadığım, bu hiç yakışmayan ‘kendi çıkarlarından vazgeçme’ yerine, her türlü yaşama, elverişsiz koşula, hastalığa, yoksulluğa katlanmak bence daha iyi olurdu. Babamdan bana miras geçen bu kötü duygu ( aslında erkenden ölmenin alın yazısıydı) tam da zamanında öyle bir yardıma geldi ki, buna hayran olmamak elimde değil. Hastalık benden yavaş yavaş uzaklaştı. Başkalarıyla bozuşmama, hatır gönül kırmaya, göze batacak davranışlar yapmama izin vermedi. Başkalarının bana beslediği iyi duygularda hiçbir azalma olmadı;aksine bir artış bile oldu. Ayrıca hastalık, bana alışkanlıklarımı kökünden değiştirme hakkını da verdi; unutmama izin verdi, hatta beni buna zorladı. Sırtüstü yatıp aylaklık yapabilmek, beklemek ve sabretmek… Kısacası düşünmek… Gözlerimin durumundan dolayı, her türlü kitap kurtluğuna, kısacası filolojiye son verdim. Kitaplardan kurtuldum ve yıllardır hiçbir şey okumuyorum. Şimdiye kadar kendime yaptığım en büyük iyilik bu oldu! Sürekli olarak başka benlikleri dinlemekten başka ne olabilir ki okumak? İyice dibe vurmuş, sesi bile çıkmayan o en derin benliğim yavaş yavaş uyandı. Önceleri çekingen ve şüpheciydi ama sonra yeniden konuşmaya başladı. Hayatımın en hasta, en acılı günlerinde duyduğum mutluluğu başka zaman duymadım. Bu ‘kendime dönüşün’ benim gözlerimde nasıl bir değeri olduğunu anlayabilmek için, Tan Kızıllığına ya da Gezgin ve gölgesi’ ne bir göz atmanız yeter: En yüksek anlamıyla bu bir iyileşmeydi! Şifa bulmam yalnızca bunun bir sonucuydu.” İnsanın kendini bulup, bulduğu benliğini sürekli aşmaya çabalamasını öğütleyen Nietzsche kendi değişimini böyle anlatıyor. İnsanın bu dünyaya bağlı kalmasını, dogmalardan kurtulmasını ve kendi aklına güvenmesi söyler. Sanatla ve felsefeyle insanın kendisini yücelteceğine inanır. Kendi inşa etmeye çalıştığı felsefeyi şu sözleriyle tanımlar:” İnsan kılığına girmiş böyle bir kader nasıl mı anlatılır? Her kim ki iyinin ve kötünün yaratıcısı olmak ister, öncelikle bir yok edici olmalı, değerleri parçalamalıdır. Bundan dolayı en büyük kötülük en büyük iyilikten gelir: Bunun da adına yaratıcılık denir. Şimdiye kadarki insanların en korkuncuyum ben; ama bu gelecekte benim daha iyiliksever bir insan olmamı da engellemez. Yok etme gücümle orantılı olarak zevkini de almışım ben. Her ikisinde de, hem reddetmeyi hem de onaylamayı birbirinden ayırmanın mümkün olmadığı Dionysosçu yaradılışıma boyun eğiyorum. İlk ahlak karşıtıyım bu yüzden de en yüksek yıkıcıyım.” Bu düşünceler, fikirler yıkıcıdır, insanın değerlerine ve geleneklerine ters olabilir bu yüzden cesaret gerektirir. Cesur olanlar ise gemileri batanlar, başlarına bir sürü iş gelenler ve bütün bunları göze alanlardır.


19.11.2023 21:07:00

Recep İN

İNSAN NASIL KENDİSİ OLUR?

İNSAN NASIL KENDİSİ OLUR?