İnsan, yani adam gibi İnsan, başkalarının saadetinden zevk alan, başkalarının iyiliğini kendi iyiliği bilen biri olarak yaratılmıştır.

Ve insan büyüdükçe, sabilikten çıktıkça şeytanın ve nefsin haset tuzağına düşüyor. Hasetle bozulan ve çözülen kimse hep başkalarının felaketlerinden zevk alır.

Haset öyle bir kurttur ki, genç-ihtiyar, kadın-kız,baba-evlat,kardeş-arkadaş demeden herkesin içinde kendisine rahat bir barınak bulabilir. Musallat olduğu her ruhu kemirip durur.

Bu tilki yapılı mahlûk, peygamber evladına bile söz geçirebilmiştir. Başka başka çehreler göstermeye ve masum tavırlar takınmaya da muvaffak olabilir.

Tarihte nice ilim adamları, nice insanlar, nice kahramanlar, nice devlet adamları haset yüzünden insanların maskara olmuşlardır. Bunlardan hâlâ ibret almayanlara bilmem ne demeli?

Fakat unutmamalı; tarihte hasede metelik vermeyenler de olmuştur ve hala eksik değildirler. Yoksa dünyamız bugüne kadar ayakta durabilir miydi? Kardeşi kardeşe, arkadaşı arkadaşa, komşuyu komşuya, âlimi âlime, kaynanayı geline, gelini kaynanaya düşman yapan yine bu fitne değimlidir?

Birlik, beraberlik içinde görünen nice dostlar, bunun tekme tokatlarıyla darmadağınık olmuşlardır. Sana aşığım diyen arkadaşları bile birbirinden ayırmış ve birbirlerini görünce yolarını değiştirir hale getirmiştir.

Tarihe baktığınızda binlerce cinayetin asıl suçlusunun haset olduğunu göreceksiniz. Ama nice masum insanlar, onun yerine suçlu sandalyesine oturmuş ve hesap vermişlerdir.

Sakın, dünyanın mevcut imkânlarını, atom, hidrojen bombalarını hasedin eline vermeyelim. Sonra dünyanın mahvolması bir an meselesi haline gelir. Çünkü o haset hastalığı öyle bir açgözlüdür ki, dünyaları yiyip bitirmeden doymak bilmez.

Bu davetsiz misafir, bizim kapımızı da çalabilir.

Bizim içimizde de kendisine bir çevre bulabilir. Bunun için kendimizi imtihana çeklim ve sorgulayalım.

Acaba arkadaşlarımızın başarı ve mutluluğunu kendi başarı ve mutluluğumuz bilip sevinebiliyor muyuz?

Dostumuzun meşrû ticaretinden büyük kârlar elde etmesine dayanabiliyor muyuz?

Hatta bundan büyük bir zevk alabiliyor muyuz?

Komşumuzun, tanıdığımızın, çoluk çocuğuyla çok mesut bir aile hayatı sürdüğünü görünce “Ne güzel, Allah bunu herkese nasip eylesin” diyebiliyor muyuz?

 Çünkü bu da çok önemlidir; içimizden bir kimseye nasip olmuş bir saadetin herkes tarafından erişilmesini, paylaşılmasını arzu etmek bir ruh zenginliğinin işaretidir.

İnsanoğlu, namuslu, şerefli, faziletli, yüksek ilim ve irfan sahibi kimselere gıpta ile bakmalı. Büyük adamların ufak tefek kusurları kat’iyyen nazar-ı dikkate alınmamalı

Her cemiyetin en çok muhtaç olduğu şey, iyi niyetli insandır. Yeni nesillerin örnek alabileceği, kalıbına dökülebileceği insanlar her cemiyette sayılı ve sınırlıdır ve bunların şahsiyetlerini korumak için üzerlerine titremeli ve kendilerinden gıpta edilmeli ve örnek alınmalıdır.

Allah hiçbir kimseyi haset, kin, nefret hastalığı ile karşı karşıya getirmesin. Merhametli,sevecen ve  hoşgörülü insanlar ile karşılaştırsın

 

aksarayhaberci@hotmail.com

 


9.04.2015 10:10:14

Mustafa Avcı

Haset büyük bir fitnedir

Haset büyük bir fitnedir