Kan davası, mal davası, namus davası, tazminat davası derken bir de üstüne üstlük çete davaları ülkenin bir numaralı sorunu haline geldi.

Herkes kendine göre yorumlar yaptı. Hatta birçoğu hızını alamadı kendisini hâkim ve savcı yerine bile koydu. Bu arada çok hatırlı mahkûmlarımızla tanıştık. Onların nasıl bir yatakta yattıklarını hatta hapishanede ne yiyip içtiklerini bile necip basınımızdan öğrendik.

Bu arada kişiye özel yasalarımız bile oldu. Sanki diğer kader mahkûmlarını kaya oyuğundan çıkmış gibi yok sayarak hatırlı mahkûmların hasta yakınlarını ziyaret hakkının olabileceği gündeme geldi. Tutukluluk sürelerinin uzunluğundan hemen, hemen hepimiz şikâyet ettik ve dert yandık ama bunu derken de bal gibi yargıya müdahale ettik.

Toplum ise; benim sanığım senin sanığından masumdur der hale geldi ve birbirimizi hep ötekileştirdik. Özetle eğrisiyle doğrusuyla davalar ülkesi oluverdik. Şimdi soruyorum; bu uzun dava süreçleriyle bu daha ne kadar ve nereye kadar böyle gidecek? Atalarımız ölü fazla yıkanmaz derler.

Hukukçu değilim ama bu ülkede yaşayan bir duyarlı okuryazar bir vatandaş olarak diyeceğim şu ki; bu davalar yarım çekilmiş diş gibi bırakılmamalı ve hızlandırılarak camı kıranlar parasını ödemeli. Ayrıca hukuk ve mahkemeler suçlunun cezasının kesildiği yerler olduğu gibi aklanma yerleridir de. Bu yüzden davalılar da yargı önüne çıkmaktan kaçınmamalıdırlar.

Burada en büyük sorumluluk iktidarıyla ve muhalefetiyle siyasi otoritededir. Bazı ortak çıkarlarınızda nasıl bir araya geliyorsanız; ülkemin yargı sürecinin hızlandırılmasında da bir araya geliniz ve yeni bir anayasayla bu yarayı sarınız. 


17.02.2012 00:00:00

Doç.Dr.İbrahim Baykan

DAVALAR ÜLKESİ OLDUK

DAVALAR ÜLKESİ OLDUK