Kıyaslamak kelime anlamıyla karşılaştırma yapmak, iki nesneyi değerlendirmek anlamında kullanılır. Bir de İslam terimi olarak literatürde yer edinen bir terim olarak “kıyas, kıyas etmek” vardır. Bu da hakkında ayet ve sünnet bulunmayan bir meseleği sebeb-sonuç bağı kurarak istinbat metoduyla bir fakihin hüküm vermesidir. İnsanların günlük lügatta kullandıkları alış-veriş yapmıyor ve ticaretle uğraşmıyorsa insanların yaptığı  kıyaslamak genellikle kıskançlık ve kibir sebebiyledir. Bireylerin kendilerini ve diğerlerini bir çok alanda ve konuda karşılaştırması, kıyaslaması engel olamadığı bir dürtüdür. Bu dürtüde bir nevî insanları mutsuz eden bir hastalıktır. Güzel , zengin , başarılı olan bir çok insan bu dürtüye engel olamadığı zaman ne kadar güzel, zengin, başarılı da olsa başka bir insanın kendisinden biraz daha iyi olduğunu düşündüğü zaman sahip olduğu her şeye rağmen mutsuz olup bir eksiklik hissetmesi kaçınılmazdır. Bu da insanı bazen kıskançlık, nefret, öfke gibi karanlık duygulara itebilir. Bu his bir sorgulamadan, düşünceden sonra gerçekleşir. Bu yüzden bazı düşünürler ve feylesoflar kıyaslamayı bir felsefe aracı olarak görürler. Hatta bazı islam düşünürleri ilk kıyaslamayı Adem'e secde etmeyerek şeytanın yaptığı görüşündelerdir. Sad suresi 76. Ayette “Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan.” Bu ayette kendisini Adem ile kıyaslayan Şeytanın kendisinin daha üstün olduğunu düşünerek itaat etmeyip ilk kıyaslama ve felsefeyi yaptığı görüşü vardır. İnsanların kendilerini bir başkasıyla kıyaslayıp, kendisini ve bir başkasını yargılaması bir sorgulama ve çatışma doğurduğu kesin bir kanıdır. Bazen de bu durum kendi benliğinin farkına varmaktır, bilinç kazanmaktır. Ama bilinçli olmak farkında olmak bazen insanın ruhunu emen, insanı bitâp düşüren olgudur. İnsanın muhakeme edip kavradığı düşünce kendi iç dünyasına yol alıp kendisini keşfetmektir. Ama bu sonuca yalnız kıyaslamayla değil muhakemeyle varılır. Sokrates'in “Gnothi seauton” kendini bil sözüyle insanın kendini içine yolculuk yaparak kendini tanımasını istemiştir. Sokrates'ten sonraki filozoflar bu söz üzerine düşünmüş, epey bir kafa yormuşlardır. Bu söz ayrıca Delphi'deki Apollon tapınağı’nın girişine yazılmıştır. Tasavvufta ise bunun bir benzeri düşünce “agâh olmak” diye tabir edilen düşünce biçimidir. Bu düşünce biçimi daha teslimiyetçi biraz daha mistik bir anlayış hakimdir. Bu anlayışta kendini irdeleyerek  hem kendini aramak hem de Allah’a yaklaşma düşüncesi hakimdir. Sebebi ve sonucu ne olursa olsun insan kendini arayarak, kendini irdeleyerek, kendi kaybederek; kendisini bulur. 


21.01.2024 16:18:00

Recep İN

KIYAS VE MUHAKEME

KIYAS VE MUHAKEME